İmamoğlu Düzce’de: “Patates soğan fiyatına gülen insan bu milleti unutmuş insandır, gönderin evine gitsin”
İstanbulBüyükşehir Belediyesi (İBB) Lideri Ekrem İmamoğlu, Düzce “Milletinden kopmuş bir yönetim. Halkını görmez, halkını tanımaz. Varsa kendi egemenliği, kendi yönetim kavgası. Ne olursa olsun ben yönetirim anlayışı. Ne olursa olsun seçimi kazanacağım.’ “Düzceliler, kira fazlalığından evinin kirasını ödeyemedi. Hiçbiri umursamıyor. Patates soğan fiyatına gülen insan bu milleti unutmuş insandır evlerine gönderin” dedi.
Bolu’nun ardından Millet İttifakı Başkan Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Düzce İBB’de miting düzenledi İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da mitinge katıldı. İmamoğlu, Düzce mitinginde şunları söyledi:
“Doğrusu bu vatanın harmanı, memleketin harmanıdır: Ülkemin en güzel coğrafyalarından birindeyiz, Düzce’deyiz. Doğduğum bölgenin coğrafyasını taşıdığı için kendimi buraya çok yakın hissediyorum. Buraya ne zaman gelsem heyecanlanıyorum. Burada akrabalarım, dostlarım, dostlarım var. Ticaret yaptığımda çok geldiğim bir yer, bu yüzden çok seviyorum. Düzcelileri de çok seviyorum. Çünkü Düzce farklı kültürlerin, farklı insanların, ülkemin her bölgesinden, her etnik kökenden insanın yaşadığı bir yer. Aslında bu memleketin harmanıdır. Memleket harmanı, memleket insanlarının birbirine komşu olduğu, konuştuğu, sohbet ettiği, acılı günlerini, güzel günlerini paylaştığı yerdir. Düzce her tavrıyla, her davranışıyla örnek şehirlerimizden biridir. Bu samimiyeti, bu demokrasi atmosferini daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Düzce, Bolu, Sakarya bu bölge artık hakkını alacağı bir döneme girmek üzere.
MELEN ÇAYINI VE REHABİLİTELERİ TÜM UNSURLARINI KİRLETEN BİR PROJE YÖNETİYORUZ: Düzce’nin sorunlarını çok yakından takip ediyorum ve biliyorum. Çünkü Düzce ile sadece siyasi bir bağım yok. Aynı zamanda malumunuz İstanbul denilince Melen Çayı, İstanbul denilince Melen Havzası akla gelmektedir. Melen Çayı ve Melen Havzası için yoğun emeklerle önemli bir çalışma sürecini başlattık. Altyapısı için başta Melen Çayı’nı kirleten tüm unsurları toplayan bir proje yönetiyoruz. Hatta geçen Kasım ayında buradaki süreci yönetmek adına İstanbul adına çok değerli bir merkezin, Melen Havzası’nın açılışını yaptık. Melen Çayı’nı korurken Melen’de sadece altyapı yatırımı yapmayacağız. Melen’i kirleten tüm unsurları aynı anda rehabilite edeceğiz. Melen’i kirleten tüm atık suları toplayan, arıtan, temizleyen ve Karadeniz’e aktaran bir sistemi tamamlamak üzereyiz. Bunlar bizim sorumluluklarımız. Yine bunları yaparken hem Düzce ilimizde hem de Melen yüzeyinde yer alan köy ve mahallelerde altyapı yatırımları yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla İstanbul’un bir eli deyim yerindeyse Düzce’de olacak.
MİLEN’DEKİ DEZAVANTAJ, TÜRKİYE’NİN BUGÜNKÜ DURUMUNUN ÖZETİ: İstanbul’un bu katkıları Düzce’de devam ederken gözü kulağı yine burada. Neden? Sizinle bir talihsizliği paylaşmak istiyorum. Bahsedeceğim bu talihsizlik aslında Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durumun da bir özetidir. Tam 7 yıl önce Aralık 2016’da bitireceğiz diyen Melen Barajı’na gün ve saati veren bu hükümet ve bu hükümetin bakanı maalesef ‘ben biliyorum’ zihniyetinin tezahürü burada. En iyisini yapabilirim’. Neden? Mühendislikten, bilimden, menfaatten uzak durursanız ve ne yazık ki bu ülkenin Devlet Su İşleri gibi kadim müessesesini çürütürseniz, oradaki sağlam insanlara kulak asmazsanız, taş duvar örme tarzından vazgeçerseniz ve beton gövdeli bir baraj üretmeye çalışın, o gövde mühendislik açısından yanlış bir seçimdi ve ne olacak? Ne yazık ki derin çatlaklarla yapılamıyordu. Ve o açılış yapılamadı ve hatırlayın 2019 seçimlerinde Sayın Cumhurbaşkanı güya İstanbul’u ilçe ilçe belediye başkan adayı gibi gezerek ‘2050’ye kadar İstanbul’un su sorununu çözdüm’ dedi. Ama kendisi bile sistemin bozukluğundan bahsediyorum kendisi bile şu an barajın yapılmadığının farkında değil.
BİR YERDE RANTİ VARSA, KİŞİSEL BİR ÇIKAR VARSA, KİŞİSEL BİR İNFAZ VARSA HİÇBİR ŞEKİLDE KAÇIRMAZLAR: Kalkıp Düzce’ye geldiğimde buradaki arkadaşlarımla barajı ziyaret ettik. Orandaki çatlakları tespit ettik, durum fark edildi. Hemen bir ihale daha, ihaleyi alan firma “Bu iş olmaz” deyip gitti. Bir ihale daha, şimdi de firma artan fiyat nedeniyle şantiyeyi terk etti. Şu anda askıya alınmış Melen Barajı var. 15 yıldır tamamlanmayan Melen Barajı var. Bak, bunun ne anlama geldiğini biliyor musun? Bu ülkeyi yönetenlerin bilimden, teknolojiden ve devlet yönetimi anlayışından uzaklaşmış olmaları birbirinden kopuk ve habersizdir. Ama nasıl bildiklerini biliyor musunuz? Kira varsa, kişisel çıkar varsa, kişisel geçim varsa hiç kaçırmazlar, abur cuburla hızlıca içine dalarlar. Bakın ülkenin gerçek ihtiyaçlarından uzaklaşan bu aklı 14 Mayıs’ta hep birlikte evine göndereceğiz. Düzce’de her konuya hakim bir yönetim gelecek. Bu yönetim sadece sorunlara çözüm üretmeyecek, sorunlara çözüm üretirken sizinle konuşacaktır. Siyasi partisi ne olursa olsun buradaki belediye başkanı lideri hangi partiden olursa olsun herkesle milleti için çalışacak.
PATATES FİYATINA BİLE GÜLEN İNSAN BU MİLLETİ UNUTMUŞ İNSANDIR : Düzce’nin derdinin ne olduğunu biliyoruz. Burada bir hava kirliliği sorunu var, onu da çözeceğiz. Düzce Avrupa’nın hava kirliliği en yüksek şehirlerinden biri ve biz bu sorunu çözeceğiz. Altyapı sorunları var, çözeceğiz. Nasıl ki Melen Havzası’nda doğasını korumak için önlemler alıyorsak, Düzce’nin tüm ilçelerinde ve dağ köylerinde yine analizlere rastlayacağız. Burada tarım ve ağaç işçiliği başta olmak üzere farklı kesimlerin gelişmesine katkı sağlayacağız. Bütün bunları yaparken tekrar söylüyorum, Düzce’nin sorunlarını ortak akılla istişare ederek, Düzce ile konuşarak, Düzce’nin yerel yöneticileriyle ortak masa kurarak çözeceğiz. Ama ne yaptılar? Örneğin Ekrem İmamoğlu, CHP ve Millet İttifakı’nın İstanbul’da seçilmiş belediye başkanıdır. Onlar ne yaptı? Cumhurbaşkanı Ekrem’e 4 yıldır randevu vermiyor. Ya Allah aşkına Ekrem’e randevu versen, vermezsen ne olur? 16 milyon İstanbulluya randevu vermiyorsunuz. Farkında değiller, kırıldılar. Halkından kopuk bir yönetim. Halkını görmüyor, halkını tanımıyor. Ne olursa olsun seçimi kazanacağım. Millet ekonomiden zarar gördü, Düzceliler kiralık yer bulamadı. Düzceliler, kiraların yüksek olması nedeniyle evinin kirasını ödeyemedi. Hiçbiri umursamıyor. Patates soğan fiyatına bile gülen insan bu milleti unutmuş insandır, yurduna gönderin.
GİDECEĞİM, GELECEĞİMİZİ KİM SÖYLEDİ: Bu ülkede bu millet araba üretecek kadar, teknoloji geliştirecek kadar var ama kandırarak değil. Yeter ki bu yoksulluğu görmeyin, bu işsizliği görmeyin… İşsizlik oranları, her şehirde neredeyse her üç gençten biri işsiz. Üniversite okuyan gençler ne iş yapmanın ne de iş bulmanın telaşı içinde geleceğe umutla bakamıyorlar. Bunu unutan insan vatanını unutmuştur, sadece kendi makamını düşünür. ‘Gitmek zorunda olan biz değiliz’ diyor gençler. Mutlaka gitmelidir. Ben diyen gider, biz diyen gelir. ‘Biz’ diyen kim? Ömrünü hak ve hukuk arayışına adamış, Bolu’dan Düzce’ye, Sakarya’dan İstanbul’a yüzlerce kilometre yürüyerek bu milletin ve bu devletin temel sorununun adalet olduğunu yıllar önce dile getirmişti. 13. Cumhurbaşkanımız olacak Kemal Kılıçdaroğlu, ülkenin birleştirici gücü olan millet ittifakının da kurucusudur. Bakın, biz güçlü bir takımız.”
“CEKETİNİ ÇIKAR” ŞEREFE TAMAMLAMAK
Vatandaşların ‘Ceketimi çıkar’ sloganları üzerine, “Ceketimi çıkarayım mı? Bu kadar mı güzel? Çıkaralım, ceketi görelim. En çalışkan ben olayım” dedim. 2023’teki bu seçimde bu sürecin askeri. Biz sonuna kadar çalışacağız. Kemal Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapacağız, milleti iktidara getireceğiz” diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
” EVİNİZE İŞLEVSEL BİR KİŞİ GÖNDERECEĞİZ: Şimdi uzun değil. Şafak 5. Tamam, ben bir aşk köftesiyim, merak etme. ya aşk köftesi olmakla ilgili bir sorunları var. Neden biliyor musun? Onlara göre devletin yüzü asık olacaktır. Devlet vatandaşına parmakla işaret edecek. Devlet vatandaşına ‘Defolun oradan’ diyecek. ‘Al git’ diyecek… O kadarını söyleyemem. Devlet nedir bilir misin? Devlet güçlü olacak ama felakete karşı da devlet güçlü olacak. On binlerce insanı kaybetmeyecek. Devlet depreme karşı güçlü olacak. Devlet tehlikelere karşı güçlü olacaktır. Ancak devlet vatandaşına karşı şefkatli, halkına karşı vicdanlı, adaletli ve erdemli davranacaktır. Devlet sıcak elini halkına uzatacaktır. Devlet fakirleri koruyacak ve devlet yardım ederken onlara bunun lütuftan değil, bir sorumluluk olduğu için hissettirecektir. Millete oy vermek için ‘Sosyal yardım yapıyorum’ diye böbürlenmeyecek. Bakın biz İstanbul’da veren elin alan eli görmediği bir sistem ortaya koyduk. Bekleyen faturayı biliyorsun, değil mi? İnsanlar birbirine yardım etse bile kimse kimseyi görmez, tanımaz. bu da insanımızın, örfümüzün, örf ve adetlerimizin, inançlarımızın emridir. Ona göre devlet bu ahlakı temsil etmektedir. Bir avuç hıza aç insanı, tıpkı tempoda küfrettikleri gibi, onun evine göndereceğiz.
CUMHURİYETİN BİZE KATILDIĞI GİDERLERİN BAŞINA KİM OLURSA OLSUN BU YÖNETİMİ ŞÖYLE GÖNDERECEĞİZ: Deprem bölgesinde onbinlerce insanımızı kaybettik, yüreğimiz yandı. Bu tür acıları bir daha asla yaşamamalıyız. Dua edeceğiz ve işimizi yapacağız. Düzce’de bir deprem bölgesi. Düzce, Sakarya, Bolu, İzmit, İstanbul, bu bölgenin depremle ilgili tüm zafiyetlerini tamamen ortadan kaldıracağız. İmar uygulamaları başta olmak üzere bu bölgenin kentsel dönüşüm süreçleri ve tüm düzenlemeleri konusunda yerel yönetimleri güçlendirerek, Düzce’nin tüm sorunlarını mutlaka çözecek ve son yıllarda yaşanan depremde can kaybının olmayacağı bir süreç sunacağız. sıfır sorun, bu coğrafyaya hep birlikte. Bu kolay mı, vallahi kolay mı bu millete kendini emanet etmen. Düzce’de özellikle yoğun bir üniversite öğrencisi olduğunu biliyorum. Üniversitelerde ciddi bir barınma sorunu olduğunu da biliyorum. Bakın İstanbul’u aldığımızda tek yatak kapasitesi bile olmayan bir belediyeyi devraldık. Şu anda üç yılda, bu eylülde toplam yatak kapasitesi 5 bin olacak ve bunu üç yılda başardık. Evladını üniversiteye gönderen bir anne veya babanın çocuğu için barınma sorunu yaşamayacağını göreceksiniz. Bunu sadece İstanbul’da değil Düzce’de de yapacağız, ülkenin her yerinde yapacağız. Yeter ki milletin parasını millete hizmet için harcayın. Yeter ki bu milletten bir kuruş kaybetmeyin. Bu milletin parası kendisine yeter. Bu cennet toprağın imkanları kendisine yeter. Bu insanların yetenekleri yeterlidir. Bu millet güzel bir millettir. 86 milyonluk bu Türkiye Cumhuriyeti devleti, ikinci asra girerken büyük bir imtihandan geçiyor. İkinci asrına girerken, cumhuriyetin bize emanet ettiği değerlerle ne yazık ki sorun çıkaran bu idareyi uğurlayacağız.
EKREM İMAMOĞLU DEĞİL, MİLLETİ VE DEMOKRASİYİ GERMEYE ÇALIŞTILAR: Ama aynı zamanda güçlü bir demokrasi, güçlü bir özgürlük ortamı, Cumhuriyet’in öksüzler yuvası olduğu bir dönem ve özellikle devlet halkının karşı karşıya olduğu yeri bildiği bir süreçte bu millete emanet edeceğiz. vatandaşlar. Milleti birbirinden ayıran milli değildir efendim, oy veren millidir, oy vermeyen bile milli değildir. Bu iktidar kalsa bile onlara oy verenler milli iradeyi temsil ediyor. Bize oy verirlerse darbeci olur. Onlara kalsa utanmazlar, bir tavır sergilerler, adeta alnına aparat tutarlar, cennete derler, bana cehenneme derler. Parasını siyasete, hatta milletin inancına, milletin milli duygularına hatta bir avuç insanın 100 bine yakınını siyasete harcayıp oy için her şeyi yapabilecek bir örgütle Ekrem İmamoğlu’nu değil milletin demokrasisini taşlayacak kadar yüzsüzler. -150 kişi, 100-150 kişi organize eden Erzurum’un adını lekeleyecek bir organizasyonla. Bu millet aklı başındadır, bu millet eğriyi ve doğruyu görür. Doğruyu ve yanlışı görür.
OSMANLI ONLARA BU KADAR YAKIN OLMAYA ŞAHİT OLDU: Seçimi elimizden almaya çalıştılar biliyorsunuz. 31 Mart seçimleri kardeşine annesinin ak sütü gibi helaldir. Onu elinden almaya çalıştılar. Uydurma bir kararla, neymiş efendim, sandıklarda teröristler vardı, aynı hikaye bugünün hikayeleri. Suçlu var mı? Hapishanede biri var mı? Bakandı, cumhurbaşkanıydı, rakibim olan aday bize karşı çıktı, millete ‘Hırsız’ dedi, ‘Çaldılar’ dedi. Bakın, bütün bu yalanları ve aldatmacaları unutmayın, hafızanızda tutun. Bunu kim yaparsa, her şeyi yapar. Peki ne yaptılar? 13.500 oyu beğenmeyenlere Türkiye’nin dört bir yanından insanlar koca bir Osmanlı tokadı attı. 806 bin farkı tek tek saydırdılar. Bu seçimde de öyle olacak ve bu seçimde millet kazanacak.
DEMOKRASİ GÜNÜNÜ YAŞAMAYA HAZIR MIYIZ: Sevgili Düzceliler sözleşme yapalım. 4 gün kaldı gece gündüz çalışacağız. Sevgili gençler ayrılmayacağız. Oyunla uğraşmayacaksın bile. Arkadaşlarınla konuş. Bu senin geleceğinin seçimi. Önümüzdeki 20-25 yılın tercihi. Ayrılmadan, birlikte bu seçimi kazanacağımızı mı söylüyorsunuz? 14 Mayıs’a kadar özellikle hanımlar erdemli ve ahlaklı bir dönem için destek istemeye, gece gündüz çalışmaya, komşu ve dostlarınızla güzel yüzlü ve iyi duygularla sohbet etmeye, oylarını istemeye hazır mıyız? 14 Mayıs’a kadar beyler hep birlikte bu işe katılmaya hazır mıyız? 14 Mayıs’ta sandıkta görev almaya, görev almadıysanız Türkiye Gönüllüleri’nin bir üyesi olmaya, sandıklarda oyları patlatmaya, özellikle 14 Mayıs’ta demokrasi bayramını yaşamaya hazır mıyız? Sandık günü, okulların önünde, sokaklarda okulların önünde, elinizde ay yıldızlı sevgili Türk bayraklarınızla? 15 Mayıs sabahı halk kazanıyor. Kazanıyoruz arkadaşlar.”